Yılın bu zamanı noele duyduğum zıvanadan çıkan özlem ve ömrümden bir senenin daha benden cebren ve hileyle alınmış olmasına olan öfkem ''gıyneş''tığından çok tuhaf bir ruh haline bürünüyorum.Playlistlerim de dağ başında saksağan vur beline kazmayı ayarına geliveriyor kendiliğinden.Fazla bir şey dememe de gerek yok,tablo apaçık ortada zaten,işte:
1.She & Him - Baby,It's Cold Outside
2.Coldplay - Christmas Lights
3.Ingrid Michaelson - Men of Snow
4.Girls' Generation - Diamond
5.Bing Crosby - White Christmas
6.Hurts-All I Want for a Christmas is a New Year's Day.
7.Youn Sun Nah - My Favourite Things
8.Miss Piggy - Santa Baby
9.2ne1 - Missing You
10.Michael Buble ft. Thalia - Feliz Navidad
11.Kurt Schneider & Max Schneider & Macy Kate - Jingle Bell Rock
12.Judy Garland - Make someone Happy
13.Jimmy Fallon & Mariah Carey - All I Want for Christmas is You
14.Tarja Turunen - I Walk Alone
15.Pixie Lott - Catching Snowflakes
16.Pink Martini & Saori Yuki - Blue Light Yokohama
17.En bombayı sona sakladım:Crayon Pop - Lonely Christmas
Bir Luhrmann mottosu:"Korkuyla geçen bir ömür,yarı yaşanmıştır"
Baz Luhrmann benim filmlerini izlemekten en keyif aldığım
yönetmenlerden biri,ne yazık ki sadece 5 tane uzun metrajlı filmin
yönetmenliğini üstlendi şu ana kadar.Bu filmler genel anlamda öyle ahım şahım
senaryolara sahip filmler değil ama gerek görsel gerek işitsel olarak adeta
şaheserler.Beni bu filmlerde etkileyen şey de klişe diyebileceğimiz bir
senaryonun yönetmenin elinden geçerek seyirciye sunum
şekli.Kıyafetler,mekanlar,bir araya getirilmiş mükemmel oyuncular ve en
önemlisi kullanılan müzikler…Kimilerine göre çektiği filmlerin zayıf
senaryoları yüzünden unutulmaya mahkum bir yönetmen olacaksa da onun “ne”den
çok “nasıl” a önem vermesini çok sevenlerdenim ben.Filmlerine kısaca bir göz
atmak gerekirse:
Strictly ballroom:Vivir con miedo es como vivir en medias.
Baz Luhrmann’ın anne babasısalon dansı yarışmacılarıymış,filmde de bunun etkileri açıkça
görülebiliyor zaten.Kuralına göre değil hissettiği şekilde dans etmek isteyen
bir gencin yarışmaya katılma sürecini anlatıyor film.Çirkin ördek yavrusuyken
kuğuya dönüşen kız ve baş karakteri kendine aşık etmesi klişesi de yan
hikayemiz.Salon danslarını seviyorsanız mutlaka izleyin bence,dans sahneleri
çok uzun değil ama valstir rumbadır eğlenceli epey.Filmi izleyince düşünmeden
edemedim doksanlarda moda mıydı pasa doble acaba,ana sınıfı müsameresinde ben
de yapmıştım da.
Sadece bu filmi bile yönetseydi Baz Luhrmann,benim ona
hayran olmama yeter de artardı.Gözümde hiçbir kusuru mu olmaz bir filmin yok
vallahi yok!Bir tiyatro oyunun sinemaya aktarılışının dünya üzerindeki en
başarılı örneği Romeo+Juliet bence.Metinde sadeleştirme filan da yok orijinal
diyaloglara sadık kalınmış,ama zaman ve mekan olarak modernize edilmiş bir
versiyonu Romeo ve Juliet’in.Güzelliği de burada zaten.
Hiç unutmam lise 3 te ertesi gün geometri sınavımın olduğu
bir gün tnt de izlemiştim ilk,o gün bugündür benim için hep zor zaman filmi
oldu,bir kutu dondurmasız oturmam bu filmin başına.Normalde bir filmi asla 2.
kez izlemem ben oysa.Bunda diCaprio faktörünün de etkisi var tabi:)Bir ara Startvde haftada bir yayınlandığından olsa gerek,bizim milletimize göre Leonardo diCaprio,Titanic
demek;Titanic demek Leonardo demektir.Benim mantığımdaysa bu eşitlikte Titanic
yerine Romeo+Juliet var.Claire Danes’i sevmem ama bu filmdeki Leo’yla yakaladığı
uyuma da laf edecek değilim.
Moulin Rouge:Ne olursa olsun.
Efsanevi müzikal West Side Story’nin yönetmeni Robert
Wise’ın bile beğenisini kazanmış bu film,bence son 20 yılda çekilen en iyi
müzikal film.Şarkıların çoğu orijinal olmasa da bilhassa Sting’den Roxanne’in
yorumlanışı en sevdiğim kısım.
Australia:Nicole Kidman’ın bile gözümde kurtaramadığı film.
Ki Nicole Kidman bana göre dünya üzerindeki en güzel
kadındır fakat onu izlemenin büyüsü de 20 dakika sonra etkisini kaybetti
üzerimde.
Kesinlikle bana göre olmayan,olup olanın son 30 dakikada
patlak verdiği bu filmi izlemeyi hep erteliyordum.Pişman oldum diyemeyeceğim
tamam Avustralya’dır,aborijinlerdir iyi hoş da toz toprak arka planlı yapımları
sevemiyorum ben.Bu huyum yüzünden fıstık gibi Carnivale dizisini de yarıda
bırakmışlığım var benim.Bu filmi de bırakacaktım,baktım wizard of oz
göndermeleri aldı başını gitti,somewhere over the rainbow nağmeleri havalarda
uçuştu,ondan devam ettim.Bu sefer olmadı yani,sevemedim.
The Great Gatsby:You can’t repeat the past.
Ve gelelim bu yazının tetiğini çeken son filmine.Evet öncelikle müzikler
şahane,son zamanlarda dinlediğim açık ara en iyi ost albümüne sahip.
Yer yer efektleri abartılı bulsam da,Gatsby’nin evinde verilen partilerin
şaşasına bayıldım.Oyuncu seçimleri ise çok başarılı,Gatsby içinse Leo’dan iyisi
olamazdı.Romeo+Juliet’teki bıçkın halinden eser kalmasa da Leonardo di Caprio
her zaman Leonardo diCaprio’dur.(mental seviyesi yerlerde bir cümle,farkındayım)O
kadar çok etkileyici sahne vardı ki hepsini saymaya kalkmayayım hiç,bu filmi
kimsenin sıkılıp bırakacağını düşünmüyorum ben,hem değer de izlemeye.
Ve son olarak:
“O doğduğunda,hemşireye
erkek mi kız mı diye sormuştum.O da bana kız olduğunu söyledi.Gözümden yaş
geldi.İyi ki kız.Ve umarım bir aptal olur.Bu dünyada bir kızın olabileceği en
iyi şey bu.Güzel, küçük bir aptal.Tüm parlak değerli şeyler çabucacık sönüyor.Ve
geri dönmüyorlar.”
Daisy karakterine ifrit olsam da doğru söze ne denir.
Nanna Øland Fabricius.2011 yazıydı,Dianna Agron bloğunda tavsiye etmişti
Oh land’i.Dianna o zamanlar youmeandcharlie sitesini kurmamıştı,kendisine özgü
mükemmel bir bloğu vardı.Öyle playlistler hazırlardı ki,10 gün pençesinden
kurtulamazdınız.Neyse konumuz bu değil,varmaya çalıştığım yer Dianna’nın
tavsiyesi üzerine Oh land dinlemeye başladığım.İlk olarak sun of a gun
videosunu izledim ve Oh land dinleyicisi olma onuruna erişme sürecim böyle
başladı.
Bu video beni tetiklemeye yetti de arttı,bir solukta fauna ve oh land
albümlerini hatmettim.Sonuç:koca bir dip düşüklüğü.2 albümün de her şarkısına
bayıldım:wolf and I,perfection,helicopter,sun of a gun,numb,alive\awake,namazu
başı çekiyor ama.
Ayrıca geçen sene İstanbul’da konser verdi kendisi,Disko kralına da konuk
oldu.Bu senede Katy Perry’nin konser turuna eşlik etti,popüleritesi arttı
iyice.24 Eylülde çıkacak yeni albümü Wish bone’u bekliyorum sabırsızlıkla.
Renaissence girls ve boxer videoları umutlandırdı beni yeni albüme dair.
pek de güzel hanım kızımız.
Ha bir de unutmadan Nanna balerinmiş eskiden,omuriliğindeki disk kayması
yüzünden bırakmak zorunda kalmış,her yere yazıyorlar bu bilgiyi niyeyse ben de
değindim adet yerini bulsun.
Bu aralar besleme kahkülüne çok gıcığım yalnız,bu ne ya.
Marina and The
Diamonds
Marina’yı bana Family
Jewels albümü çıktığında müzik zevkine güvendiğim bir arkadaşım tavsiye
etmişti.Rootless harici beğenmemiştim.Ama ne zaman 2. albüm Electra Heart
geldi,benim gardım yerle bir oldu.Özellikle otobüs yolculuklarımda radioactive
dinlemesem rahat edemiyorum,klipteki bozkır manzaralarıyla,güzergahımın
benzerliği yüzünden galiba. Albümdeki her şarkıya video çekti nerdeyse ama
benim en sevdiklerim starring role,living dead,teen idle,lonely hearts club ve
valley of the dolls a,evet hiçbirine, dokunmadı,bende mi sorun var anlamadım
gerçekten.Geçtiğimiz sezon Glee’de ‘how to be a heartbreaker’ şarkısı
coverlandı,bence müzikal açıdan son derece zayıf sezonun kedi olalı tuttuğu en
iyi fareydi.
Paloma Faith
Çok karakteristik ve hoş bir sesi
var,komedyen edası da beni benden alıyor,kendi röportajının muhabirliğini kendi
yapıyor,böyle ilginç bir abla kendisi. New york,do you want the truth or
something beautiful,agony,when you’re gone,just be çok sevdiğim şarkıları. Sahne
kıyafetlerine bayılıyorum bir de,her konserde her programda ayrı orjinallikte giyindiğinden,elimden geldiği kadarıyla katıldığı her etkinliği takip etmeye çalışıyorum. Bu ilginç tarzla üstüne üstlük bu sesle niye hala
patlamadı,aklım ermiyor işin açığı.
Kimbra
Settle down,two way street,good intent…Plain gold ring’e herkes bayılsa
da sevmiyorum onu ben.somebody that I used to know düetinin ona getirdiği
popülerite, kariyerini nasıl etkileyecek,gelecek albümde göreceğiz.
feci korkunç burdaki
veletler yalnız.
Sia Furler
Nerede yeni albüm nerede?????????????Sayesinde titanium ve she-wolf’da sesi
yüzünden ağlayasım geliyor,David Guetta şarkısı bunlar diyorum noluyorum
diyorum,tutuyorum kendimi.Nerede yeni albüm nerede hem!!!Tembele bağladı iyice,Rihanna’ta
şarkı verceğine (Diamonds) kendi albüm yapsa ya,evet çok kızgınım.
Sinemagraf görüntünün bir kısmının dondurup,bir kısmını hareketine izin vererek oluşturulan bir gif çeşidi.Jamie Beck - Kevin Burg ikilisi bu işin piri gerçekten,kendileri 'sinemagraf'ın mucitleri aynı zamanda,beğenerek takip ediyorum çalışmalarını.Benim çok beğendiklerim yukardalar,http://annstreetstudio.com da yaratıcısı oldukları tüm sinemagraflar mevcut.
Girls' Generation nam-ı diğer SNSD,kpop alemindeki onca
boyband sürüsüne inat listemin en başında.İçimde tutamadım sevgimi,yazdım gitti.
Girls’ Generation’ın SM ile imtihanı:
Şirketleri SM Entertainment pek çokları tarafından antipati
duyulan bir şirket,politikaları ve farklı başka başka nedenler yüzünden.Ama
bunun faturasının Girls' Generation gibi bir gruba çıkarılmasını haksız
buluyorum ben.Herkes her mevzunun ne kadarını bilebilir ki oturdukları yerden
ona buna çamur atma yetkisine sahip olsunlar.Yanlış anlaşılmasın,SME’ın
avukatlığını yapmıyorum,yeteri kadar bilgi sahibi de değilim.Ama şunu
rahatlıkla söyleyebilirim,ben bu şirketin ortaya çıkardığı işleri çok beğenerek
takip ediyorum,çok para akıtıyorlar orası ayrı,ama ortada emek olmadığını
söyleyen insanın da alnını karışlarım.İnsanların zamanlarını bir şeyleri sevip
kendilerini geliştirme yerine,antilik yaparak –anti olduğu şey ne olursa olsun-geçirmesi,nefret
etmenin yorucu ve negatif havasını ‘antilik’ adı altında kişiliğinin bir
parçası yapması çirkin ve hiç de akıllıca olmayan bir şey.
Dı boys,dı boys,dı boys,dı boys dı boyzzzaaaa.
Kendimi yokladım geçenlerde,ben neden bu kızları bu denli
çok seviyorum diye. GG ile tanışmam The boys albüm zamanına tekabül ediyor,ki
bana kendilerini sevdirmek için The boys’tan daha iyisi olamazdı,müzik
videosunu görür görmez yıldırım aşkına tutulmuştum bir kere.Gee ya da Oh! hit
olmalarına rağmen pek de bana göre şarkılar değiller,Genie ve Run Devil Run ise
sevmesine severim ama kızları bu denli sevmemi sağlamaya yetmezdi,The boys’un
zamanlaması harikaydı esasında,en azından benim için :)
Ben güzele güzel derim.
Kızların güzelliğinden bahsetmemek ayıp olur,göze ilk çarpan
özellikleri bu zaten.Seohyun ve Yoona hariç üyelerin hepsi estetikli diye bir
söylenti mevcut olsa da ne kadarı doğru bilinmez.Bence hiç önemi yok
estetikmiş,doğalmış estetikse de doktoru kutlamak gerek elleri dert görmesin :)
Tüm tanıdıkları ona GG’nin plastik cerrahı kim diye sorduğundan,Beatles Code 2
mc si Super Junior’dan Shindong’un kızlardan plastik cerrahlarının telefon
numarasını istemişliği var yayın esnasında.Kore’de estetik yaptırmak kadar
normal bir şey yok,sadece ünlüler için geçerli değil bu sıradanlık halk için de
geçerli.Estetik bizdeki gibi gerim gerim ya da orantısızca şişmiş suratlardan
ibaret değil,estetikten sonra da doğal bir görünüm yakalamak esas,plastik
cerrahi sektörü de çok iyi yönde gelişmiş vaziyette bu yüzden.
Balad denince akla.
GG’nin müziğine dair ilk göz ağrım her 10 cümlede bir
belirttiğim The Boys olsa da,Japonca albümlerini Korece albümlerinden her daim
daha çok sevmişimdir.Japonca albümler dünyanın en büyük 2. müzik endüstrisinde
tutunabilmek için daha itinalı yapılmış gibi geliyor bana.Korece şarkılarını da
ayıla bayıla dinliyorum tabi ayrı orası.İflah olmaz bir balad hastasıyım,GG’nin
en güçlü yönlerinden biri de bu.Born to be lady,all my love is for you,not alone,complete,time
machine,balad playlistimin demirbaşları adeta.TTS’den baby steps’i de
unutmayayım.
Not alone ve time machine'in kaliteli live versiyonlarını bulamadım maalesef.
SMTOWN’u severiz Min Hee Jin’den ötürü.
GG’nin müzik videoları görsel anlamda da adeta birer sanat eseri.Sadece
kızların güzellikleri değil videoları böyle kılan,muazzam bir prodüksiyon var
her birinde.Konsept desen o biçim.Albüm photoshootlarına da canım sıkıldıkça bakıp duruyorum,şahaneler çünkü.Sanat yönetmeni Min Hee Jin’in dehasına diyecek laf bulamıyorum,ilhamı daim olsun.
Christmas Fairy Tale ve Romantic Fantasy
Her birini yüzbinmilyon kez izlediğim special showları.Özellikle üyelerin solo special stageleri akıllara zarar.İzlediğim için kendimi şanslı sayıyorum açıkçası.Yazmaya kalksam sevgimi uzar gider en iyisi ben susayım da birkaç video konuşsun:
Christmas Fairy Tale:
Bunlar da Romantic Fantasy'den:
SNSD and the Dangerous Boys
Bir de kızların amansız ergenlere hayat koçluğu yaptığı SNSD
and the Dangerous boys variety show’undan bahsedeyim,9. bölümdeyim daha bitirmedim
ama acayip eğlenceli bir program.Seohyun’un maknae haliyle anneanne
tepkileri,Taeyeon’un koçluk yaptığı Huihoon tarafından tanrıça ilan
edilişi,Sunny’nin yargı sürecini manipüle edici avukatlığı,Yoona’nın
alınganlıkları akabindeki timsah kahkahaları,Sooyoung’un zayıflığının ergenlere
dahi dert oluşu,Jess ve Yuri’nin tepkileri tek cümleyi geçmeyen öğrencileri Gu
Ji-soo’yu anlama çabaları,Hyoyeon’un yarışmalarda herkesin cevabına kulp bulma
çabaları,Tiffany’nin Fame müzikaline çağırdığı öğrencisi Kyung Kyu’ya
backstage’de yaptığı doğum günü sürprizi,her şeyi ama her şeyi ile dört
dörtlük.Öğrencilerin küfür etme alışkınlıklarının küfürlerin yerine GG şarkı
sözleri söylenmesi teşvik edilerek yok edilmeye çalışılması da beni gülmekten
yerlere yatıran ayrı bir olay :)
Jigeumeun SNSD, apuerodo SNSD, yeongwonhi SNSD!
oy oy oyyyyy…
Ne zaman GG konser performansı izlesem içimden atın beni
denizlere diye haykırmak gelir.Hadi grupcak şarkıları icra ediyorsunuz,special
stageleri niye ‘sen o sandalyede/koltukta otururken dünyada neler oluyor
peheeeeeeey’ demeye getiriyorsunuz bre vicdansızlar.İzleyip izleyip pink
oceandaki her kafa gölgesine haset ediyorum sonra.
Ufak bi reklam arası.
Yazının bu noktasında yeni yeni idrak ediyorum,kafayı
bozmuşum ben yeminle,hayırlı olsun.Sanki mv’ymişcesine GG’nin rol aldığı reklam
filmlerini dahi milyonlarca kez izliyorum ki ben,mesela:
TTS comeback'i mi,hani nerde?
Haber yeni düştü nete,Taeyeon,Tiffany ve Seohyun'dan oluşan TTS triosu Twinkle'ın İngilizce versiyonuyla comeback yapacaklarmış yakında.Barındırdığı her şarkıyı sevdiğim çok az albüm var,Twinkle da onlardan biri.Yeni albümleri de seneye çıkacakmış,bekliyorum heyecanla.
TTS'in bu performansı ise Music Core mcliğine veda mahiyetinde bir special stage,'Goodbye,Hello'
Bias mevzubahisse….
GG’nin her üyesini ayrı ayrı sevsem de Tiffany’nin,hatta
Tippani demem daha doğru,bendeki yerini ayırmadan edemeyeceğim.Airport fashion
stili,sevimli İngilizce aksanı,pink monsterlık düzeyindeki pembe obsesyonu,eye
smiling erbaplığı ile mantarlardan daha parlak pani pani Tippani;canımsın.
Bir teşekkür:
Son olarak Ispanak
Gazetesi’ne ve tabii ki Ezgi’ye bir okuru olarak,hakkında ağzı olanın yalan
yanlış konuştuğu Soshi’yi böylesine azimle doğru tanıtmaya çalıştığından ötürü
naçizane teşekkürümü borç biliyorum.SNSD sevgimde bu bloğun payı çok
büyüktür:http://ezgdmrll.wordpress.com/
Eğer bir koleksiyon yapacak yeteri sabır,cesaret,yer ve imkanım olsaydı bu kesinlikle tarot destesi koleksiyonu olurdu.Aslında niyeti bozmuştum bir ara en azından bir deste alayım istedim ama gönlüme göre şekil şemali düzgün bir deste bulamadım,fal açacağım yoktu zaten öyle kenarda dursun arada açar bakarım istemiştim.Bugün yine krizim tuttu,saatlerce internette tarot destelerini inceledim ve bir tane buldum ki evlere şenlik;zombi temalı.Major arkana kartlarını gördüm ilk,bayıldım resmen.Şükür ki hayırseverin biri flickr hesabına tüm desteyi koymuş da,delirmedim meraktan.Bazı kartlar bana Fido filmini hatırlattı,zombi konulu olmasına rağmen tarot kartlarının genel ürkütücülüğünden çok çok uzak bir deste bu.
Photos from geekologie.com
Edinmesi epey meşakkatli,hevesim epey kırıldı o yüzden.Ama kafamdaki wishlist'e üst sıralardan girdi bir kere.
Bırakacağım et yemeyi bu dizi yüzünden en azından dışarıda yemeyeceğim,yiyemeyeceğim.
Hannibal’ın,Hollywood sağolsun, işlene işlene suyu çıkmış
vaziyette malumunuz.Riski göze alıp,diziye başlamış bulundum.Sonuçsa
beklentimin çok çok üstünde.
Dizinin genel anlamda karanlık bir atmosferi var,ki dizinin
en büyük silahlarından biri de bu.Bölüm adları yemek ya da öğün isimleri hep.İlk
3 bölüm sıkıcı ama gerisinin hakkını teslim etmek gerek.Zaten her bölümde tablo
gibi sahneler mevcut.Hannibal’ın mutfak işlerine giriştiği sahneler özellikle.Cinayet
biçimleri de orijinal epey.İlk birkaç bölüm sıkarsanız dişinizi,gerisini
getirmeye değiyor.
Spoiler
-------------------------------à
Hannibal dendiği an akla Anthony Hopkins geliyor hemencecik,ben
de onu bu rolde izlemekten keyifalanlardanım.Amma ve lakin.Kitap serisini de okumuş biri olarak,Madds
Mikkelsen tam da kafamda canlandırdığım Hannibal.Karakterin elegant ve zarif
havasını sağlayıp ötesine bile geçmiş.Hugh Dancy normal şartlarda çok
beğendiğim bir aktör,Big C’de Lee rolünde ayıla bayıla izliyordum onu ben.Ama
bu dizide senaristler yüzünden yağmurda ıslanmış fare gibi geziyor
ortalıkta,sinir oluyorum.Death Note’daki Kira karşısında L gibi bir rol
biçselermiş kendisine keşke.Hadi onu geç,ensefalitten kaç bölüm süründürdüler
adamcağızı hastanelere bile düştü ateşi var diye geçiştirildi,ben usandım
yaşadığı zaman boşluklarından,hele o Abigail ergeniyle baba kızcılık
oynamasının elinde patlamasına ne demeli. Yok yok daha bitmedi,hapislere düşüp
katil damgası da yedi yok yere.Sen o kadar dahiyane senaryo manevraları yap ama Will
Graham’a etmediğini bırakma,size ne desem az zalim senaristler.Çok kızıyorum
çok. Tamam Hannibal karakterine hastayım iyi hoş ama onun da herkesi parmağında
oynatması sezon ortalarına doğru kabak tadı verdi iyice.Neyse.
Ne çektin be William.
Favori karakterim Dr.Alana Bloom,diziden o kadar doktor
geldi geçti ya fırsatçıydılar ya katil.Alanacığım ise meslek ahlakının timsali
adeta.Aleyhinde onca delil varken bile Will'e güvendin ya sen umarım erkenden öldürmezler seni.Hannibal’ın psikiyatristi de hoş bir karakter,ilerde onun üzerinden de
atak yapacak gibi senaristler.Diğer karakterlere yorum bile yapmak
istemiyorum,hiçbirinden hazzetmiyorum çünkü.
Senaryo olay örgüsü açısından çok başarılı.Katillerin tarzları ayrı bir acayip,diabetik hastaları komaya sokup içinde mantar yetiştirenden,cesetlerden totem inşa edene;kurbanları boynuzlara geçirenden,kolombiya kravatı yapana ne ararsan var.Bu açıdan dozu artarsa gelecek sezon bomba olur valla.
İşte bu da benim
canım,Alana.
Sezon finalinde işler sarpa sardı
asıl 2. sezon nasıl olacak bakalım.