Sonunda,sonunda,sonunda.Fransızca öğrenme kararı almama ramak kalmışken altyazı geldi de izleyebildim,aylardır bu kutlu günü bekliyordum.Ama beklememe de değmiş hani.
Kitabını okumadan filmini izlediğim nadir uyarlamalardan
biri Mood Indigo.Buna rağmen hiç yadırgamadan keyifle izledim,bilhassa Michel
Gondry’ye tekrar hayran kaldım.Yarın ilk iş kitabı edinip okuyacağım ki yazarı
Boris Vian tarafından 2 günde yazıldığını duyunca da hayretler için de kaldım.
Olay örgüsünden ziyade görselliğiyle güç sahibiydi film.Öyle
ki 2 dakikada bir gif yapıp durdum,seyir keyfimi böldüm bir hayli JYazının devamı spoiler içermekte unutmadan belirteyim.
Aslında film gayet cıvıl cıvıl bir havada başlamıştı ama gittikçe artan hüzün
dozu ve kararan atmosferi ile yavaş yavaş göğsüme bir ağrı oturttu.Zaten Batılı
değil de Studio Ghibli yapımı bir animenin kanlı canlı versiyonu izliyormuş
gibi bir izlenime kapılmış olmalıyım ki acıklı kısımlar üst üste bindikçe
gözlerimin dolmasını engelleyemedim.Bu arada Studio Ghibli demişken unutmadan
söyleyeyim,Gondry’den çok önce,2001’de romanı Japonlar uyarlamış,filmin ismi de
‘Chloe’ .Kaçırmadıklarına hiç şaşırmadım.
Musluktan yansıyan gün ışığının ses çıkarması, yaşın yıllarla değil başa gelen kötü olayların yıpratma payıyla ölçülmesi, pamuk şeker dolgulu pasta,kişisel programın rubik kübüne yazılarak not edilmesi, gramofonda kahve öğütülmesi, Simone Beauvoir ve Jean-Paul Sartre'a göndermeler, vince asılı bulut formunda bir kabinle Paris turu yapmak,nöronlarıma şimşek etkisi yapan unsurlardı.Piyanokteyl ise apayrı bir güzellikti, çalınan melodiye göre harmonik içki kokteylleri hazırlayan bu muzır aletin minor tonlardan nostaljik,major tonlardansa iyimser bir tat alındığı söylendi filmde.
Chloe’nin sağ akciğerindeki nilüferi soldurmak için kürün çiçek
buketlerinin solana kadar göğsünün üstünde tutmak olması karşısında da diyecek
kelime bulamıyorum,o nasıl zarif bir tedavi şeklidir.Aslına bakarsanız tıbbi
olarak kist hidatiğin radyolojik bulgularından biri nilüfer belirtisidir, yazar
buna gönderme mi yaptı acaba diye de düşünmedim değil J
Bu leziz filmin oyuncu kadrosu ise 'cherry on top' kısmıydı diyebiliriz.Omar Sy ve Romain Duris performanslarına bayıldım,filmin duygusal çöküşünün etkili hale gelmesindeki rollerinin hakkını vermişler ziyadesiyle.Audrey Tautou her zamanki gibi,ekstra bir şey söyleme gereği duymuyorum.Sevmeyenini anlayamadığım nadir oyunculardan biri kendisi.
Fakat tüm bu ilginç detaylar bir yana o son 40 dakika neydi öyle?!Acımasız realiteyi böylesine hunharca devreye sokmak kimin fikriydi bilmiyorum ama tüm dengem yerinden oynadı.Chloe'nin Colin'e 'bana kızgın mısın?' diye sorduğu sahnede artık metaneti elden bırakma vakti gelmişti benim için.Tüm yatırımını 'P'artre kitaplarına yapan Chick'in mahvoluşunu adım adım izletmek de filmin efkar bonusuydu.
Beni bir hayli üzmesine rağmen romantik film favorilerim arasına girmeyi başardı,puanım da 8.5.Puan kırmamın tek nedeni optimist bir filmmiş gibi görünüp feci ters köşe yapmış olmasıdır.Kitabını okusam böyle olmazdı tabi ama neyse.İlk fırsatta kitapçıya koşacağım çevirisi pek beğenilmiyor ama başka çare de yok maalesef :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder